Meğer yazın yediğimiz karpuz değilmiş! O açıklama tüm bildiklerinizi unutturacak
Tarımsal üretimin azalması, hem gıda güvencesi hem de ekonomi açısından büyük riskler taşımaktadır. Ünlü ekonomist Şeref Oğuz'un dikkat çeken yazısı ve tarım sektöründeki diğer olumsuz gelişmeler, toplumun bu konuda daha duyarlı ve bilinçli hareket etmesini gerektirmektedir. Tarımın, ülke ekonomisi ve vatandaşların yaşam kalitesi için hayati bir öneme sahip olduğu göz ardı edilmemelidir. İlerleyen dönemlerde tarımsal üretimin tekrar desteklenmesi ve gençlerin tarıma olan ilgisinin arttırılması için çeşitli politikaların hayata geçirilmesi gerekmektedir. Ancak böylece ülkemiz, tarım alanında da kalkınma ve sürdürülebilirlik sağlayabilir.
Ekonomist Şeref Oğuz, son dönemdeki yüksek enflasyon ve zam furyasının etkisiyle meyve ve sebze fiyatlarının da fırladığına dikkat çeken önemli bir açıklama yaptı. Oğuz'un çarpıcı sözleri karpuzla ilgiliydi ve gerçekten de dikkat çekiciydi. Karpuzun yüzde 80'inin mazot masraflarından oluştuğunu ifade etti.
Türkiye'de enflasyonun kontrol altına alınamadığı ve sürekli artan fiyatların vatandaşları zorladığı bir dönemde, meyve ve sebze fiyatları da önemli bir konu olarak öne çıkıyor. Özellikle yaz aylarında tüketimi artan karpuz, bu dönemde özellikle yüksek maliyetiyle dikkat çekiyor.
Ekonomist Şeref Oğuz, yaptığı açıklamada karpuzun maliyetinin büyük bir kısmının mazot masraflarından kaynaklandığını vurguladı. Mazot fiyatlarının sürekli yükseldiği bir ortamda, üreticilerin tarım arazilerini sulamak ve tarım ürünlerini taşımak için harcadıkları maliyetler artıyor ve bu da karpuz fiyatlarına yansıyor.
Özellikle 19 litrelik bir damacana suyun maliyetinin 1 lira olmasına rağmen, vatandaşların bunu 55 liraya satın almak zorunda kaldığı bir dönemde, karpuzun yüzde 80'inin mazot masraflarından oluşması ekonomideki zorlukları bir kez daha gözler önüne seriyor.
Karpuz çıkışıyla dikkatleri üzerine çeken ekonomist Şeref Oğuz'un açıklamaları, Türkiye'nin ekonomik durumu ve fiyat artışları konusunda önemli bir uyarı niteliği taşıyor. Yüksek enflasyon ve artan maliyetlerle mücadele etmek için alınacak önlemler, vatandaşların yaşam standartlarını olumlu yönde etkileyecek adımların atılmasını gerektiriyor.
Şeref Oğuz'un "Karpuzun yüzde 80'i mazot" başlıklı yazısında şu önemli bölüm yer alıyor:
"Nasıl yani? Anlatayım… Hani tarlada yata yata büyüyen karpuz, kendisi kalkıp soframıza gelemediğinden, onu birilerinin hasat edip 'hale' yola sokması ve bize ulaştırması gerekiyor. Akaryakıt, otoyol, köprü ücretleri derken manavda eline aldığın karpuzun ana maliyeti; lojistik… Yani asıl maliyetin neredeyse yüzde 80'i mazot ve taşımacılık giderlerinden oluşuyor. Tarlada çiftçiye bırakırsan, o karpuz daha ucuza gelir sana."
Şeref Oğuz, karpuzun büyümesi ve tarlada yetişmesi için çiftçilerin emek harcadığını ancak karpuzun tüketici sofrasına ulaşması için lojistik süreçlerin de önemli bir rol oynadığını vurguluyor. Hasat edilen karpuzların tarladan sofralara taşınmasında kullanılan akaryakıt, otoyol ve köprü ücretleri gibi giderlerin de önemli bir maliyet oluşturduğuna dikkat çekiyor. Bu nedenle, karpuzun maliyetinin büyük bir kısmını lojistik ve taşımacılık giderlerinin oluşturduğunu ifade ediyor. Tarlada çiftçinin kendi hasat ettiği karpuzların daha ekonomik olabileceğini vurgulayarak, lojistik maliyetlerinin tüketici fiyatlarına yansıdığını belirtiyor.
Vahap Munyar, sucularla yaptığı bir konuşmada ortaya çıkan gerçekleri yazarken, özellikle meyve ve sebze fiyatlarının artışında akaryakıta gelen zamların etkisine dikkat çekmişti. Örneğin, 19 litresi 1 lira olan bir damacananın neden 55 liraya kadar çıkabildiğini sorgulamıştı. Patates, kavun ve karpuz gibi ağırlık tutan ürünlerde de aynı şekilde akaryakıta gelen zamların ana maliyeti oluşturmaya başladığını belirtmişti ve bu duruma üzüntüyle bakmıştı.
Vahap Munyar, yaz aylarında yaylalarda geçirdiği zaman boyunca doğayı ve çevresel değişimleri gözlemlediğini ifade etmişti. Son 10 yılda dikkatini çeken önemli bir durum, meyvelerin dalında çürümesi ve çayırların kesilmemesi, ürünlerin toplanmamasıydı. Tarım arazilerinden emlak arsalarına dönüşen bölgelerin artması, tarımsal üretimde dengesizliğe ve ürünlerin israf edilmesine neden oluyordu.
Vahap Munyar, bu durum karşısında tarımın önemini ve ürünlerin korunması gerekliliğini vurgulamış, akaryakıta gelen zamların tarımsal üretime ve ürünlerin tüketiciye maliyetine olan etkilerine dikkat çekmiştir. Bu durumu yakından takip ederek toplumun bilinçlenmesi ve tarımsal üretimin korunması için farkındalık yaratma çabasını sürdürmektedir.
Günümüzde tarım sektörüyle uğraşanların sayısının azalması ve genç neslin tarım işine ilgisinin azalması, tarım arazilerinin verimli kullanılmamasına ve dolayısıyla üretimin azalmasına neden oluyor. Bunun sonucunda hayvan sayısının azalması ve ürünlerin dalında çürümesi gibi olumsuzluklarla karşı karşıya kalıyoruz.
Tarım sektörünün geriatri yaşaması, yani yaşlanması, gelecekteki tarım potansiyelini olumsuz etkileyebilir. Gençlerin tarımı terk edip şehirlere yönelmeleri, kırsal bölgelerde tarımsal üretimin gerilemesine sebep oluyor. Tarım arazilerinin emlak arsalarına dönüştürülmesi de tarımın önemini yitirmesi anlamına geliyor. Bu durumda ülkenin gıda güvenliği ve kendi kendine yetebilme kapasitesi risk altına giriyor.
Ancak, tarımsal üretimden vazgeçmenin sonuçları da göz ardı edilmemelidir. Tarımın önemsizleştirilmesi ve üretimin azalması, ülkenin gıda ihtiyacını karşılamada dışa bağımlı hale gelmesine yol açabilir. Bu da dış fiyatların ve dalgalanmaların etkisiyle ekonomik sorunlara yol açabilir. Tarım, ülkenin bağımsızlığı ve ekonomik gücü için hayati bir öneme sahiptir ve bu değer göz ardı edilmemelidir.
Tarımın desteklenmesi, gençlerin tarım sektörüne ilgisinin artırılması, tarım arazilerinin verimli kullanılması ve modern tarım tekniklerinin yaygınlaştırılması, ülkenin tarımsal üretim kapasitesini artıracak ve gıda güvenliğini sağlayacaktır. Aynı zamanda, tarım sektörüne yapılan yatırımların ekonomik getirisi, ülke ekonomisini olumlu yönde etkileyecektir. Dolayısıyla, tarımsal üretimi önemsemeli, tarım sektörüne gereken önemi vermeli ve gelecek nesillerin de tarımla ilgilenmeye teşvik edilmelidir. Bu sayede ülkenin gelecekteki gıda güvenliği ve ekonomik istikrarı sağlanabilir.